ISSN: 3062-0902
Cilt : 1 Yıl : 2024

Hızlı Arama





Valonia: A Journal of Anatolian Pasts dergisinde yayımlanan tüm makaleler Creative Commons Atıf-Gayrıticari-Türetilemez Uluslararası lisansı ile lisanslanmıştır.
VALONIA: A JOURNAL OF ANATOLIAN PASTS - Valonia: 1 (1)
Cilt: 1   - 2024
1. Editorial Introduction: A New Journal From ANAMED
Christopher H. Roosevelt
doi: 10.5505/valonia.2024.58066  Sayfalar 7 - 10
Makale Özeti |Tam Metin PDF

2. In Memory of Robert G. Ousterhout
Tolga B. Uyar
Sayfa 11
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ARAŞTIRMA MAKALELERİ
3. Cappadocia: Old Questions, New Approaches – A Historian’s Perspective
John Haldon
doi: 10.5505/valonia.2024.21931  Sayfalar 17 - 33
Kapadokya hem kendine özgü peyzajı ve coğrafyası hem de önemli bir “periferik” eyalet olması nedeniyle Bizans ve Anadolu tarihçilerinin uzun yıllar boyunca ilgi odağı olmuştur. 200’ü aşkın yerleşmeden bilinen “yeraltı şehirleri” ile Kapadokya'nın tarihçiler, arkeologlar ve son yıllarda kitle turizminin dikkatini çekmesi şaşırtıcı değildir. Bölgenin kültürel tarihi ve arkeolojisine yönelik araştırmalar, sanat ve mimarlık tarihi geleneklerinden, metinsel analiz, arkeolojik yüzey araştırmaları ve belirli kazılardan beslenen tecrübe ile sabit köklü yaklaşımlar üzerine inşa edilmiştir. 1940'lar ve 1950'ler itibarıyla bilimsel tarihleme yöntemlerinde meydana gelen gelişmeler, arkeolojik ve bilimsel araştırmaların ufkunu genişletmiştir. Bununla birlikte, son yirmi yılda hem yöntem hem de yaklaşımlarda yaşanan devrim, Kapadokya tarihinin bütünsel olarak anlaşılmasına büyük bir katkı sağlamıştır. Numismatik ya da mühürbilim gibi alanlardaki gelişmeleri veya Geç Roma ve Bizans sanatı ve mimarisi çalışan tarihçilerin kullandığı yöntem ve yaklaşımlardaki dönüşümleri yansıtan bu ilerlemeler, bölgenin peyzaj tarihi ve yerleşme profillerini anlamayı hedefleyen geniş kapsamlı arkeolojik saha araştırmalarına yönelik ilginin artmasıyla da ilişkilidir. Dahası, bölgenin geçmişteki çevresi, ekolojisi ve iklimine ilişkin veri toplama, işleme ve yorumlama teknolojilerine ek olarak tarihi ve arkeolojik araştırmalara uygulanabilecek farklı uzmanlıkların bir araya getirilmesi ve yeni çalışma yolları geliştirilmesinde çarpıcı bir ilerleme kaydedilmiştir. Geleneksel yöntem ve teknikleri, güncel yöntem ve tekniklerle harmanlayan bütünleşik bir yaklaşımın benimsenmesi, Kapadokya’yı—bilhassa Bizans tarihi özelinde— eski soruların yeni yaklaşımlarla ele alındığı bir laboratuvar haline getirmiştir. Bir giriş niteliğinde olan bu kısa araştırma, söz konusu gelişmeleri tanımlamayı ve müteakip çalışmalar için bir çerçeve oluşturmayı hedeflemektedir.

4. Byzantine Rock-Cut Architecture in Cappadocia and Beyond: The State of Scholarship
Görkem Günay
doi: 10.5505/valonia.2024.43531  Sayfalar 35 - 63
Alternatif bir mimari ifade biçiminin sonucu olarak değerlendirilebilecek kayaya oyulmuş mekânlarla Bizans İmparatorluğu'nun neredeyse her bölgesinde karşılaşmaktayız. Bireylerin yaşamı süresince ve ölümlerinden sonra çeşitli işlevlere karşılık gelen mağaralar ve kayaya oyulmuş mekânlar pek çok sembolik ve kültürel anlamla donatılmıştır. Bunun bir sonucu olarak, günümüze ulaşan Bizans maddi kültürünün büyük bir kısmı kayaya oyulmuş alanlarla ilişkilidir. Buna karşın kaya mimarisi genellikle ikinci plana atılmış ve Bizans tarihine ilişkin anlatılara nadiren dahil edilmiştir. Son yıllarda, kaya oyma yerleşimleri çeşitli açılardan ele alan çalışmaların artması ve kayaya oyma yapıları barındıran tarihsel çevreye yönelik yeni yaklaşımlar, bu bakış açısını değiştirmeye başlamış ve Bizans kaya mimarisine odaklanan bir sentezi zorunlu kılmıştır. Bu inceleme, söz konusu arkeolojik malzeme özelinde eleştirel bir değerlendirme ortaya koymayı ve fenomeni olabildiğince kapsamlı bir şekilde tartışmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, metinde, kaya oyma pratiğine Bizans toplumunun yaşadığı çevreyle ilişki kurmak ve peyzajı dönüştürmek için kullandığı birincil araçlardan biri olarak yaklaşılmakta ve kaya oyma ve yığma mimari gelenekleri arasındaki ilişki incelenmektedir. Ayrıca, Bizanslıları kayaya oyma yapılar meydana getirmeye yönlendirmiş olabilecek pratik nedenler ve mağaralara atfedilen kutsallık üzerinde durulmaktadır. Kaya mimarisi, arkeoloji özelinde kendine has avantajlar ve zorluklar ortaya koymaktaysa da özellikle görece iyi korunagelmiş olması nedeniyle, kayaya oyulmuş malzeme, mekânsal pratikler, ekonomik faaliyetler, günlük yaşam ve daha pek çok konunun araştırılmasına büyük katkı sağlama potansiyelini barındırmakta. Eleştirel bir tarihyazımı çalışması niteliğinde olan bu metin, güncel araştırmaların seyrini değiştiren kavramlar üzerinde durmanın yanı sıra, eldeki yorumsal araçlara ve gelecek çalışmaların gidişatına yönelik bir değerlendirme de sunmakta. Sonuç olarak, burada ele alınan yayınlar, kaya oyma yapıların ve içinde bulundukları çevrenin uygun araçlar ve kuramsal çerçevelerle incelenmesi sonucunda, Bizans toplumuna dair daha kapsamlı ve incelikli bir anlayışı mümkün kıldığını vurgulamaktadır.

5. Some Notes on the Byzantine Houses of Cappadocia
Stavros Mamaloukos, Dimitrios Anastasiadis
doi: 10.5505/valonia.2024.29392  Sayfalar 65 - 90
Bu çalışma, Kapadokya'da bulunan konut yapılarının benzersiz bir örneğini teşkil eden ve hâlâ oldukça iyi durumda olan Bizans seçkinlerine ait kaya evlerin kalıntılarını ele alır. Amaç, Kapadokya'daki Bizans konut komplekslerine ilişkin yapı planlama, tipoloji ve morfolojiye yönelik meseleleri tartışmaktır. Konuyla ilgili bilimsel araştırmalar ve literatürden bilinen ev örneklerinin yeniden incelenmesi bu çalışmanın temelini oluşturur. Çalışma kapsamında Kapadokya evlerini oluşturan mekânlar ve bunların temel özellikleri ve olası işlevlerine dair bilgiler verilmiştir. Avlular, portikolar, vestibüller ve ana salonlar gibi tören ve geçiş alanları üzerinde özellikle durulmuştur. Komplekslerin ortak tasarım ilkeleri ortaya konmuş ve seçkin evleri, merkezlerinin, yani avlu, geçiş alanı ve salonun düzeninden hareketle tipolojik olarak sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Kapadokya'nın seçkin evlerinin yalnızca bölgesel nitelikte bir bağımsız yapı grubu olarak değil, genel anlamda Bizans konutlarının bir parçası olarak ele alınması, Bizans evinin kökeni ve evrimi meselesinin çalışılmasına olanak tanır. Başkentten ve diğer yapı örneklerinden gelmiş olması muhtemel morfolojik etkiler ve yerel koşulların bir sonucu olarak evlerin kazandığı farklı özelliklere de dikkat çekilmiştir. Mevcut araştırmalar, Kapadokya mimarisinin kronolojisi ve zaman içindeki gelişimi bakımından bölgedeki seçkinlere ait evlerin ana unsurlarının altıncı yüzyıla kadar takip edilebildiğini göstermektedir. Kapadokya'daki seçkin evleri, dönemin mimari prototiplerine ve yerel koşullarına bağlı kalarak Bizans İmparatorluğu'nun bu uzak karakolu için en uygun ev modelini üretmeye çalışan bir mimari keşif olarak değerlendirilmelidir.

6. Byzantine Settlements in Cappadocia: Lives between Ostentation and Austerity
Fatma Gül Öztürk Büke
doi: 10.5505/valonia.2024.66375  Sayfalar 91 - 109
Bizans Kapadokyası’nda birbirine tamamen zıt yaşam biçimleri bir arada var olmuştur. Bunun en dikkat çekici örneklerini Açıksaray’daki avlulu yerleşimlerde görmek mümkündür. Burada bir yanda avluların etrafına oyulmuş zengin ayrıntılarla bezeli konutlar ve anıtsal cephelerin ardındaki kabul salonları, diğer yanda ise mütevazı keşiş hücreleri bulunmaktadır. Buna ek olarak, Açıksaray’daki yerleşim düzeninin kısmen önceden planlandığına işaret eden veriler mevcuttur. Buna göre, yerleşimin merkezini avlulu konutlar oluştururken, yerleşimin çeperinde düzensiz mekân grupları, tarımla bağlantılı yapı öğeleri ve çok sayıda kilise yer almaktadır. Merkezde geniş bir Ortaçağ mezarlığı yer alırken, yerleşimin kuzey sınırında bir Roma nekropolisi bulunur. Açıksaray’daki resmi kabul mekânları ile dini ve ruhani mekânlar, işlevsel mekânlar ile tarımla bağlantılı mekânlar arasındaki günlük yaşamın fiziksel verilerini incelemeye odaklanan bu makale, Ortaçağ sakinlerinin buradaki birlikteliğini ve karşılıklı bağımlılıkları sorgulamaktadır.

7. Two Cappadocian Pseudo-Mosaics
Ivan Drpic
doi: 10.5505/valonia.2024.03511  Sayfalar 111 - 134
Bizans anıtsal sanatında ve kültürel yörüngesindeki bölgelerde, mozaiğin resim olarak canlandırıldığı nadiren görülür. Biri Göreme yakınlarındaki Sarnıç Kilise (on birinci yüzyılın ilk yarısı), diğeri ise Ihlara Vadisi’ndeki Bezirana Kilisesi (on üçüncü yüzyıl sonu) olmak üzere Ortaçağ Kapadokyası’ndan duvar yüzeyinin boya benekleriyle kaplandığı iki münferit örnek vardır. Mozaik taklidi bezemeler Sarnıç Kilise’de Deesis sahnesine uygulanmışken, Bezirana Kilisesi’nde girişin üstündeki ithaf yazıtını süsler. Bu çalışma, söz konusu iki pseudo-mozaiğin yapılmasının ardında yatan mantığı açığa çıkarmak ve bunların Ortaçağ izleyicileri üzerinde yaratmış olabileceği algıyı yeniden inşa etmeyi hedeflemektedir. Sarnıç Kilise ve Bezirana Kilisesi’nin pseudo-mozaikleri, gerçek mozaiklerin kötü taklitleri veya niteliksiz ikameleri değildir; aksine fırçanın gücüne duyulan büyük bir güvenin ifadesidir. Kayalara oyulan hiperbolik, simülakral mimarisiyle Kapadokya’nın kayalık arazisi, illüzyonizme, sınırları belirgin bir yapaylığa ve görsel zekaya ilham kaynağı olmuştur. Ressamlara ellerindeki araçları tüm yönleriyle kullanma ve kilise mekânını kurgusal malzemeler ve sanat biçimlerinden oluşan bir tabloya dönüştürme imkânı vermiştir.

8. Deconstructing an Iconography: Depictions of Constantine and Helena in Middle Byzantine Cappadocia
Lynn Jones
doi: 10.5505/valonia.2024.54264  Sayfalar 135 - 155
Orta Bizans Kapadokyası’nın Constantinus ve Helena tasvirleri, “standart” imgelerin yapısökümü için bir örnek niteliğindedir. Synaksarion metninde 21 Mayıs tarihine atıfta bulunan Constantinus ve Helena’yı temsil ettiklerinden bu tasvirlerin tümünü “Yortu İkona”sı olarak değerlendirmek mümkündür. İmge, anlatıyı sıkıştırarak izleyicinin zihninde Synaksarion’da geçen eylemlerin bazılarının ya da tümünün canlanmasına neden olur. Hatta meseleye daha geniş bir çerçeveden bakarsak, Kapadokya kaya kiliselerinden derlenen yirmi yedi imgeyi belirli ikonografik bileşenler bağlamında analiz ettiğimizde iki tür Yortu İkonası ile karşılaşırız: Haç’ın Bulunuşu (Invention Cross) ve Haç’ın Görünümü (Vision Cross). Herhangi bir sınıflandırma yapmaksızın, Constantinus ve Helena’nın Orta Bizans dönemine ait tüm tasvirleri ortak anlamlara sahiptir: Bunların hepsi Haç’ın simgelediği kurtuluş vaadine gönderme yapar ve Haç’ın gerçekliğini doğrular ve yine bunların hepsi Haç röliklerinin “Bulunuşu”nu ve mülkiyetini Bizans İmparatorluğu’na tanınan ilahi onayla ilişkilendirir ve ilk ve son imparator arasında bir köprü kurar. İmgelerin tümünde bulunan değişkenler izleyiciye bu anlamlardan herhangi birini ya da tümünü çağrıştırabilecek ikonografik ipuçları sunar. Hem Constantinus’u hem de Helena’yı tasvir eden ancak tek bir tip altına girmeyen imgelerdeki değişkenleri içeren üçüncü bir kategoriden de söz etmek mümkündür. Bu grup Bulunuş ve Görünüm imgelemini kapsamakla birlikte, bunlar arasında gidip gelen anlamları çağrıştırır. Buradaki değişkenlik, standart olanın yanlış anlaşılmasıyla ilgili değildir; aksine belirli bir mekânda belirli bir mesaj iletmek isteyen bir haminin ya da topluluğun ihtiyaçlarının ve arzularının bir yansımasıdır.

9. The Mavrucan Valley: Documentation of a Byzantine Agricultural Settlement
Nilüfer Peker, Tolga B. Uyar
doi: 10.5505/valonia.2024.32042  Sayfalar 157 - 171
Yerleşimlerde mekân analizi, son yıllarda Bizans Kapadokyası’na yönelik yeni araştırmaların ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Gerçekten de elimizdeki maddi verilerin niteliği, yapıların ve bunları donatan öğelerin bulundukları sosyal çevreye odaklanan bir bakış açısını gerektirmektedir. Ancak Kapadokya peyzajındaki düzensizlikler ve alanların genel olarak olağanüstü ölçekte olması, bir başka deyişle geniş vadilere yayılan insan müdahalesinin mekânsal ilişkilerinin anlaşılmasında kritik olan konumun isabetli bir harita aracılığıyla tam olarak belirlenememesi, bu bakış açısını benimsemeyi zorlaştırmaktadır. Çalışmamız, Kapadokya’nın dışında kalan bir vadide yürütülen kapsamlı saha çalışmasının ön sonuçlarını sunmayı hedefler. Bu yüzey araştırması, vadideki yapıları münferit olarak ele alan daha önceki araştırmaların, alanın niteliğinin tespit edilmesinde önemli bir rol oynayan detaylı analiz verilerinden yoksun olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle bu zor ve kayalık arazide yerleşmenin tümünü mümkün olduğunca eksiksiz bir şekilde belgeleyebilmek için bütüncül bir metodoloji uygulanması hedeflenmiştir. Yüksek teknoloji ve geleneksel yüzey araştırması yöntemlerinin bir arada kullanılması bunu mümkün kılmanın tek yolu gibi görünmektedir. Yerleşim, toprağı işlenmiş bir akarsu vadisi boyunca uzandığından, tarımla geçinen bir Ortaçağ dini topluluğunun yaşamına ilişkin devasa veri yığınını anlamlandırabilmenin en iyi yolu havadan belgeleme ve coğrafi referanslama yöntemleridir.

10. Visualizing Mobility in Cappadocia
Scott Redford
doi: 10.5505/valonia.2024.09719  Sayfalar 173 - 191
Kapadokya, bölgenin en büyük şehri olan Kayseri’nin hinterlandı mıydı? Yoksa yolların ve güzergâhların buluştuğu bir kavşak noktası olması ona Jacopo Turchetto'nun periferik merkez olarak adlandırdığı başka bir statü mü kazandırmıştı? Bu makale Kapadokya'nın bir hinterlanttan fazlası olduğunu öne sürmektedir. Kapadokya’nın oluşturduğu coğrafi manzara hem olağanüstü jeolojisinden hem de bu kesişimden yararlanmaktaydı. Bölge muhtemelen daha önceki Bizans döneminde de merkezi bir perifer niteliği taşımaktaydı ancak bu durum on üçüncü yüzyıldaki Selçuklu inşa faaliyeti sırasında daha da pekişti. Bu makalede, Bizans sanat tarihçilerinin—ki bunlardan ikisi bu cildin editörüdür—çalışmalarından ve on üçüncü yüzyıl Kapadokyası’ndaki coğrafi manzara, hareketlilik ve kesişim noktasının bir arada olduğu bir tablo oluşturmaya çalıştığım Selçuklu Anadolusu’ndaki kervansaraylar üzerine olan çalışmamdan faydalandım. Söz konusu kesişme, 1950'lerin Cumhuriyet dönemi Türkiyesi’ndeki Selçuklu mimari mirasını onarma ve yeniden ayağa kaldırma girişimleri ile 1220’ler ve 1240’lı yıllarda Kapadokya’daki büyük kervansarayları içeren olağanüstü inşa faaliyetini inceleyen bölümlerle birlikte makalenin son kısmında genel hatlarıyla ele alınmıştır.

11. Soil Story: An Earthly Investigation
Sibel Horada, Robert G. Ousterhout
doi: 10.5505/valonia.2024.65375  Sayfalar 193 - 205
Makale Özeti |Tam Metin PDF

12. Imagining a Cappadocian Future
Robert G. Ousterhout
doi: 10.5505/valonia.2024.46338  Sayfalar 207 - 213
Makale Özeti |Tam Metin PDF